Kur’an-ı Kerim’deki “sırat”, “tarik” ve “sebil” sözcüklerinin birbirlerine çok yakın anlamları vardır. Genellikle her üçü de “yol” olarak tercüme edilmektedir. Rağıb İsfahani, bu üç sözcüğün temel farkını şu şekilde açıklamaktadır: “Sırat”, ana yol, otoyol ve açık yol[1]; “sebil” kolay yol, rahat ve düz yol; “tarik” ise yalnızca yayaların hareket edebileceği yol demektir.[2]
إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّهِ رَبِّي وَرَبِّكُم مَّا مِن دَآبَّةٍ إِلاَّ هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿٥٦﴾
11:56 İnnî tevekkeltu alâllâhi rabbî ve rabbikum, mâ min dâbbetin illâ huve âhızun bi nâsıyetihâ, inne rabbî alâ sırâtın mustekîm.
Muhakkak ki ben, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim. Yürüyen hiçbir canlı mahlûk (dabbe) yoktur ki; O (Allahû Tealâ), onun perçeminden tutmuş (O’nun kontrolü altında) olmasın. Muhakkak ki benim Rabbim, Sıratı Mustakîm (düz ana-temel yol) üzerindedir.
“Sırat-ı müstakim” tabirinin tam olarak neyi ifade ettiğini en iyi şekilde Allah Resulü’nün (s.a.s.) anlatımından öğrenmekteyiz. Nitekim ilk iman edenlerden ve Kûfe Tefsir Ekolü’nün de kurucusu olan sahabe Abdullah b. Mes’ud’un (r.a.) anlattığına göre;
Hz. Peygamber (s.a.s.) bir gün yere düz bir çizgi çizdi ve etrafında toplanan sahabeye şöyle dedi:
“İşte bu Allah’ın (c.c.) dosdoğru yoludur.” Sonra da bu düz çizginin sağ ve sol taraflarına başka çizgiler çizerek, “Bunlar da diğer yollardır ki her birinin başında bir şeytan bulunmakta ve kendi yollarına çağırmaktadır.” dedi ve “İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır.” (En’am, 6/153.), ayetini okudu. (Darimi, Mukaddime, 23; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I/435.)
Allah’ın izniyle peygamber as.’ın yeryüzü toprağına çizdiği bu çizgiyi ve onu kesen tüm çizgileri mucizevi şekilde sizlere göstereceğim.
Sırat-ı müstakim ile ilgili hem Fatiha suresindeki bu ayetleri, hem de diğer ayetleri bir bütün olarak ele alıp değerlendirdiğimizde insanları doğru yola ileten ve hak yol üzere sebat etmelerini sağlayanın yalnızca Rabbimiz olduğu açıkça görülmektedir. Çünkü O (c.c.), bizzat kendisinin dilediği/layık gördüğü kimseleri dosdoğru yola ileteceğini ve sırat-ı müstakim üzere sabit kılacağını bildirmektedir. (Bakara, 2/142 ve 213; En’am, 6/39; Yunus, 10/25.)
Fatiha Suresi:
- İhdinâs sırâtel mustakîm
- Sırâtallezîne en’amte aleyhim…
6) Huda et o dümdüz yola,
7) O yol ki üzerinde nimet verdiklerin. (1)
7) O yol ki, şüphesiz (inne) e.meta üzerinde (2)
أَن عَمتَ
Nimetlendirilenler, hem kötüler hem de iyiler hatta tüm mahlukat olduğundan, “bizi nimetlendirilenlerin yoluna ilet” içinde gizli “e.meta” kelimesi sırrı ifşa etmektedir. E.meta bu yolun Allah’ın izni ve lütfuyla kaşifi, hem de bu yolun en üst 7. durağında bulunan kimsedir.
Yine O (c.c.), peygamberleri ve kendisine hakkıyla iman edenleri dosdoğru yola kesinlikle ulaştıracağını haber vermektedir. (Nisa, 4/68 ve 175; En’am, 6/87 ve 161; Nahl, 16/121; Hac, 22/54; Saffat, 37/118.)
Dünya üzerine gerçekten de çizilmiş; Altın yol mucizesinde göreceğiniz gibi; gerçekten de Allah’ın muhteşem ve altın oranla inşa edilmiş dosdoğru yolunun çevresinde şeytanın da çizdiği yollar vardır. Peygamber, görmüşcesine bu mucizeyi önceden haber vermiştir ve mucizenin asıl kaşifi şahsım değil Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed (as.) olsa yeridir.
Sathapata Brahmana’ya göre ölen her kimse, günahkarları yakan, fakat iyilerin geçmesine izin veren iki ateş arasından geçmek durumunda kalır.[2] Alparslan Salt, “Ansiklopedi Semboller”, RM yay.
Ayriyeten şamanlarda da, devlet liderleri veya yüksek mertebedeki kahinlerle görüşmeye gelen kişi, iki ateş sütununun arasından geçmelidir. Eğer herhangi bir yeri yanmadan bu yoldan geçmeyi başarabilirse, bu, ruhunun temiz olduğu anlamına gelirdi. Moğol istilası döneminde Roma’nın, Han ile görüşmesi için gönderdiği Piano d. Carpini de aynı testten geçmek zorunda kalmıştır. Tarihte bunun örneklerine sıkça rastlamaktayız. (Örn: Osiris Tapınağı Girişi veya Kral Süleyman Tapınağı Girişi, bu tapınakların girişine 2 büyük sütun dikilirdi ve yalnızca hak edenler arasından geçebilirdi)
Budistlere göre Buda’nın kendisi, yeryüzüne inerek bir gökkuşağı – ışıktan yol üzerinde yürür. Çoğu masalda gökkuşağının iki ucunda ellerinde altınlarla cinlerin beklediğine inanılır. Eğer henüz ölmemişken bir gökkuşağının başından sonuna kadar gidebilecek birisi çıkarsa, ona bu “dünyevî” ödüller sunulacak, küplerce altın bulmuş olacak, aynı şekilde eğer öldükten sonra birisi bu köprü/ler’den geçmeyi başarabilirse, cennet (veyahut sonsuz yaşam) ödülünü kazanacaktı.
Ruhsal Köprü kavramı, Müslümanlık’ta olduğu gibi Hıristiyanlık tradisyonunda da bulunur. Pavlus’un vizyonunda bu köprü “saç teli kadar incedir”. Aynı şekilde Ortaçağ’ın Breton destanlarında tırpandan daha keskin bir “kılıç köprü”den söz edilir ki bundan geçiş ancak büyük acılar çekilerek mümkün olur.
İnce köprü sembolü Gürcü ve Kafkas Tradisyonlarında da aynı şekilde, “kıldan ince, kılıçtan keskin” deyimiyle dile getirilir. İskitler’inkine çok benzeyen Oset tradisyonunda da ölen kişi bir ırmağa gelir ki, ırmağın üzerinde köprü olarak çok ince bir kalas vardır. Kişi doğru yaşamış bir insansa ayakları altında bu ince kalas genişler, sağlamlaşır, görkemli bir köprü olur.
İranlı Zerdüştlerin ölüm sonrası inançlarına bu köprü “Chinvat Köprüsü” olarak yerleşmiştir. Chinvat Köprüsü, mitolojik Tanrı Mitra tarafından korunan bir köprüdür ve ölmüşler bu kılıç benzeri köprüden öteki âleme varmak için geçmek zorundadır. Şayet ruh erdemli ve dürüst ise, köprü kılıç kenarı gibi olup geçişi kolaylaştıracak; ancak ruh günahkâr ise köprü kılıcın keskin ucu gibi sizi kesecek, ve ruhun kayarak cehennemin ağzına düşmesine sebep olacaktır.[1]
SIRAT SIRRI – ARAFAT
Zerdüşt peygamber ve İslam’da Muhammed peygamber Sırat’ı tarif etmişti. İnsanlar hayatları boyunca zaten Sırat üzerinde idi ve kıyametten sonra hayatları ve amelleri surete bürünecekti. Gerçek hayatta yardım ettiği bir insan, kurbanı yada namazı ona güzel bir varlık suretinde görünecek ve çok uzun bir köprüden geçirip onu cennete götürecekti.
Yani ahirette ne varsa bu dünyada bir karşılığı vardır. Hatta bu dünyada gerçeğini gördüğümüz şeyler yani sınavımız, ahirette sembollere bürünerek karşımıza çıkar. Asıl ve gerçek olan sınav ve köprü bu dünyadadır.
Adem ve Havva ile başlayan Ademoğulları tarihi Mekke’de “şehirlerin anası” denen yerden başlayarak çıkmadı mı Sırat köprüsüne ve cehennem sınavına burada başlamadı mı?
Ayet “insanoğlunu en yukardan en aşağı indirdik demiyor mu?” En yukarısı yani cennet neredeydi? Fırat ve Dicle kutsal metinlerde ve hadislerde nereden doğuyordu? Anadolu’dan değil mi? Yani en yukarı olan Sırat’ın tepesi sayılan Anadolu’dan, Mekke’ye en aşağıya indirilmedi mi insanlık? Orada buluşan Adem ve Havva yeryüzünün ilk mabedini ve şehrini kurmuşlardı. Daha sonra Adem soyu çoğalarak kuzeye göç etti.
Peki bizim “ALTIN YOL”, yada “SIRAT” adını verdiğimiz bu yol nereden başlayıp nerede bitmektedir? Mekke’den başlar ve Anadolu’da biter değil mi?
Peki insanoğlu Sırat’a çıkmadı mı? Mekke’den başlayan şehir hayatı ile çoğalan insanlar yavaş yavaş kuzeye yayılmadı mı? İlk medeniyetler hemen Mekke’nin kuzeyinde yer alan bölgelerde kuruldu.
Sırat’tan cehenneme düşen herkese sorulmayacak mı Kur’an a göre; size bir elçi gelmedi mi? Onlarda evet diyecekler. Peki bakın Sırat üzerindeki 7 durağa. Tüm peygamberlerin birleşme yeri değil mi? O sırat üzerindeki duraklarda gelmemiş mi tüm peygamberler. Hatta oranın dışında doğan elçileri bile çizgiye sevk etmemiş mi? ( Göreceksiniz ki tüm elçiler düz bir çizgi üzerinde doğmuş yada Allah’ın emriyle göç edip orada-köprüde ölmüşlerdir)
Diğer yerlerde doğan insanlar ne olacak? Onlar Sırat’a çıkmadı dediğinizi duyar gibiyim. Hayır; “Önceki Hayatlar” kitabında anlattığım gibi her insan “Kalu Bela” ile başlayan bir hayatlar zinciri yaşamıştır ve en az yaşayan insan 2 hayat yaşar. Bunu Kur’an ve tüm kutsal kitaplar ve dinlerden örneklerle hatta bilimsel bazı işaretlerle sizlere göstermeye çalıştım. Ve muhakkak Adem ve soyu Sırat üzerinde yürüdü. Daha sonra oradan dağıldılar ve bir kısmı hala Sırat üzerine dönüp durmaktalar. Nefisler toplanıp birleştirildiği zaman, insan gerçeğini yürüdüğü Sırat’ın sembolik ve cisimleşmiş hali üzerinde yürüyebilir ve yaşadığının resmi vaat edilen gün karşısına çıkabilir. Aslında insan ölmeden önce sıratta çoktan yürümüştür.
95:5
Biz elbette insanı en güzel ölçüde (altın oranda) yarattık. Sonra da onu (cennetten) döndürdük, aşağıların en aşağısına attık.
İnsanlar gidip hacda Arafat tepesinde duruyorlar ve tefekkür etmeleri emrediliyor. Ama yeterince düşünmüyorlar. Neden orası? Neden bu yolculuk?
ARAFATTAN SIRAT’A YOLCULUK
Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.v) “Hac Arafat’tır” sözü, İslam’ın beş şartından bir tanesi olan hac ibadetinin yerine getirilmesinde Arafat’ın ne kadar önemli bir yer tuttuğunu göstermek açısından çok önemlidir.
Hz. Peygamber’in, “Arafat’ın tamamı vakfe yeridir” (Müslim, “Hac”, 149)
“Arafat’tan ayrılıp akın edince Meş’ar-i Haram’da Allah’ı anın.” (Bakara, 2/198)
Arafatta toplanıyoruz Hac’da, Haccın tavaftan bile daha büyük bir emri olarak. Cennetten kovulan Adem ve Havva da Arafat’a gidiyor. Oradan cennete geri gitmeye çalışıyorlar. Ve o geri dönüş yolunda insanlığa gönderilmiş tüm peygamberler var.
Adem ve Havva Sırat’ın en üst noktası olan Anadolu cennetinden uzaklaştırılarak çöllerin ve zor geçimin olduğu bir bölgeye indirilmişti. Onlar
2:38
Biz dedik ki: “(Adem ve yanındakiler) Hepiniz oradan inin. Benden size mutlaka huda (yol gösteren) gelecektir. O zaman kim hudama tâbî olursa, artık onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.”
2:38 Diyanet İşleri Meali (Yeni)
“İnin oradan hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik.için kullanılan ifade;
Sırat’ın bitip cennete girdikleri yerden; en dibe insanların toplanıp Sırat üzerine çıktıkları noktaya gönderilmişlerdir. Arafat meydanına. Arafat’daki kule dikili olan tepe Adem ve Havva’nın yeryüzünde buluştuğu ve Sırat’ın dibindeki ilk şehri kurdukları yerdir.
Ademoğulları burada yaşarken, diğer insanoğulları değişik yerlerden onlara katılıp onlara tabi oldular ve medeniyetin temellerini attılar.
Kur’an, yeryüzünün ilk şehrini, şehirlerin anası ismiyle Mekke’ye verir.
6:92
Bu (Kur’ân-ı Kerim), elleri arasındakini tasdik eden ve ahirete ve ona inanan, şehirlerin anası (olan Mekke’de) ve onun etrafında olan kimseleri uyarman için indirdiğimiz mübarek bir Kitap’tır. Onlar, namazlarını muhafaza ederler
Yani tüm insanlık Sırat’ın üzerine çıkıp yürümeye başlayacaksa; evet bu çoktan başlamıştır.
“Arafat ’tan ayrılıp (Müzdelife ’ye) akın edînce Meş’ar-i Haram’da Allah’ı anın.”(Bakara, 2/198.) “Sonra insanların akın ettiği yerden (Arafat ’tan) siz de akın edin.”(Bakara, 2/199.)
Kureyşliler daha önceleri Müzdelife’de vakfe yaparlar, Harem ehli oldukları gerekçesiyle Arafat vakfesi yapmazlardı.(Müslim, Hac, 151-152. I, 893-894. Kâsânî, II, 125.) Yüce Allah bu ayet ile Arafat’ta vakfe yapılmasını kesin olarak emretmiştir. Peygamberimiz de “Hac, Arafat’tır” buyurmuştur. Vakfe’nin haccın rüknü olduğu konusunda ümmetin icmaı hasıl olmuştur.(Kâsânî, II, 125. İbn Rüşd, I, 424.)
- Arafatta durmak, tefekkür etmek milyonlarca insanla birlikte… “Biz aşağıların en aşağısındayız”; diyebilmektir. Sırata çıkarken, yani Arafat yakınındaki Kabe yolunda insanlar piramiti yani şeytanı taşlarlar.
ESKİ ŞEYTAN TAŞLAMA DİKİLİ TAŞI
ELİF ŞEKLİNDE Kİ YENİ TAŞLAMA DUVARI
Çünkü düz yolda; sıratta yürüyebilmenin ilk şartı tüm şeytani, piramitsel, şirk koşucu ögelerden arınmak ve onlara karşı durabilmektir. Çünkü o yol üzerinde şeytanın çapraz çizdiği saptırıcı yolları görecekler. İşaretleri görülsün ki onu görünce ondan uzak dursunlar. Piramit sembolü; bugün dikili taşlarla dünyanın hemen yerinde şeytanın elde ettiği siyasi gücün sembolü olmuş, tüm medya ögelerinin içine piramit yerleştirilerek medya aracılığı ile zihinlere girmeye çalıştıklarını göstermektedirler.
- Sonra bir yoldan geçip Allah’ın huzuruna ulaşır insan. Uzunluğu 19 km olan bir yoldur bu. Kuş uçuşu tam 18 km olan yol tavafla 19’laşır.
- Kabe’nin etrafında dönüp say yapınca Allah sembolünün izi üstünde yürümüş olursunuz. Bu manen Allah’ın huzurunda toplanmak, mizanın sahibi ile karşılaşmaktır.
Neden dünyanın altın oran noktasında toplanıp 19 dereceli 19 enlem yüksekliğinde peygamberler yolunun başında diziliriz? İnsanlar daha düne kadar tavaf ederken neden tavaf ettiğini bilmez, say yaparken ise sadece su arayan Hz. Hacer’i taklit ettiğimizi düşünürdü. Rabbim sizin için hikmetli bir takım bilgiler ihsan ediyor. Kıymetini takdir edecek ve derin düşünenler için.
İnanarak Hac yapıp Sırat’ın başında toplananların günahı affolunmuştur. Onlar orada ölseler geleceğin cennetinde Sırat’ın sonunda yada makamlarına uygun bir yerde dirileceklerdir.
[1]https://medium.com/@diamondtema/