Allah’ın her şey olduğunu, her şeyi kullanarak nasıl gördüğünü ve her şeye frekanslar yoluyla nasıl şekil verdiğini göreceğiz. Hatta sesini bile bir ölçüde duyabileceğiz. O, her mahlukata kendi lisanında; kendi frekansında hitap eder.
Peki dinler nedir? İnsanların çok azına bir dinin öğretisi sağlıklı bir şekilde ulaşabilmektedir. Geri kalanlar ne olacak? Allah onları umursamıyor mu yoksa? Hayır, O, insanların her birine yaratıcılığı ve kulluğu bizzat deneyimleyebileceği bir kitap vermiştir. Öyle ki aradığı her türlü soruya gereken düzeyde cevabı bulabileceği bir kitap o.
Ve bu kitaba ulaşması kolay olsun diye onu insanın beynine nakşetmiştir. Bir kör bile Rabbini bilsin okusun diye; kendi içinde Rabbini anlamasını ve hissetmesini sağlayan bir sistem yaratmıştır. Buna basitçe “yaratıcı hayal gücü” diyebiliriz. Haydi içimizdeki evrensel kitabımızı nasıl okuyacağımızı öğrenelim. “Kulluk” ve “ilahlık” kavramlarını yaşayarak hissedelim. Bizde olan ne varsa onda da vardır. Çünkü biz onun ürünü, onun hazinelerinden bir bileşimiz.
Bir uzay yaratalım sonsuz karanlığın içinde aynı big bang gibi. Yıldızları görelim yanıp dönerek savrulurken tüm gücüyle sonsuzluğa. Sonra bir gezegen yaratalım içinde muhteşem bir doğanın olduğu. Onu inci ve elmastan saraylar, muhteşem uçan araçlarla ve denizlerde süzülen beyaz gemilerle süsleyelim. Fark ettiniz mi? Sonsuz gücümüz var değil mi? Küçük ve büyük bir şey yaratmak arasında bizim için fark yok. Zamanı ileri yada geri doğru oynatabiliriz. İşte yaratıcı için de yaratmak böyle kolaydır. Rüyalarımız ve hayal gücümüz yaratmanın Allah için ne kadar kolay olduğunu gösteren muhteşem deneyimlerdir.
Şimdi en önemli noktaya gelelim. Bir varlık; belki bir insan yaratın. Tam sevebileceğiniz gibi. Onun size bağlı, dost ve aşk dolu olmasını istiyorsunuz. Tüm bu yarattıklarınız onları gören, onlara yani yaratmanıza muhtaç ve onlarla eğlenecek birisi olmazsa ne işe yarar ki? Haydi bunları ona verip mutlu edelim. Dünyada istediği her şey onun olsun. Başka insanlar da yaratın.
Noldu? Onlarla uğraşmaktan sizi unuttu mu? Adınızı bile hatırlamıyor mu? Sanırım ona verdiklerimizi biraz kısma zamanı geldi. Ta ki bizi hatırlasın ve yeniden sevsin. Onun da sevgilisi; onu bir başkası için terk etsin. Sanırım bizi daha iyi anlamıştır. Çünkü insan da tanrısını dünya için terk etmiştir. İşte hayalimizde baktığımız o insan biziz.
Yaratıcı neden sonsuz cehennemi yaratmıştır? Neden kısacık ömrümüz için ebedi azap yada ebedi mükafat alırız? Bu haksızlık değil mi diye düşünebilirsiniz. Eğer birinin size verdiği acı sonsuza dek sürecekse; azabı da sonsuzdur. Allah’ta unutma yoktur. Onun için yaptığınız güzel işler yada onu hiçe sayarak yaptığınız kötü işler haksız isyanlarınız onun için ölümsüzdür. Sonsuza dek onları unutmadan hatırlayacaktır. Bu nedenle azap da sonsuzdur.
Sonsuz azabın bir diğer nedeni de; yaratıcınıza verdiğiniz öfkenin tüm kainatı etkilemesidir. Örneğin hayalinizde yarattığınız ve kendi iradesi olan insanın istediklerinin hepsini vermediniz diye size düşman olduğunu düşünün. Bu durumda moraliniz bozulur. Yeni insanlar ve dostlar hatta yeni dünyalar yaratmaktan vazgeçebilirsiniz. Hatta çok sevdiğiniz biri size ihanet ederse o zaman tüm evreni yok etmeyi seçebilirsiniz. Unutmayın sizde ne varsa yaratıcınızda o var. Sizin yaratıcıya etkiniz; sonsuz gücü olana, sonsuzluğa etkiniz demektir. Bu nedenle cezanızın ve ödülünüzün de sonsuz olması gerekir.
Hayalimdeki insan ne yapsa severdim, istediğini verirdim diye düşünün. Yaratıcının yarattıklarından başka bir dünyası yok unutmayın. Sizler, yarattığım insan hayalimde bir şeylerle uğraşırken bende evimi temizleyim naparsa yapsın diyebilirsiniz. Ama yaratıcının tek evi sizsiniz. Yaratıcı için kalpleriniz ve yüzeylerinizden başka bir dünya yok. Yaratıcının başkalarının var ettiği gidip gezebileceği dükkanlar yok. Yaratıcının komşuları ve dostları, ailesi sizlersiniz.
Yaratıcı neden bu kadar çok canlı yaratıyor biliyor musunuz? Neden bu kadar çok insan? O en sevdiğini arıyor. Kendi için muhteşem olanı. Her şeyi yarattığımı ve bunca hakareti, bunca zulmü çektiğime değdi diyebileceği dostunu aramakta. O dostu bulduğunda zaman duracak. O dostun olacak ne isterse; bütün dünya hatta gayb. O ise gücünü Rabbine adayacak. Rab ona kaderi değiştirme gücünü armağan edecek. O ise bunlarla kendi fakirliğini, yaralarını ve yaşamını bile tamir etmeyecek. O nefsini O’na adayacak. Rabbin sözü üzerine söz söylemeyecek.
Ümitsiz olmayın. Rabbin ne güzel kulları vardır, bense bencilce yaşadım demeyin. Değişebilirim deyin. Biricik şansınızı şu hayatınızı bir oyuncağın yada biraz daha fazla yiyecek ve giyeceğin peşinden koşarak değil, muhteşem olanı keşfetmek ve dostluğunu kazanmak için, sonsuzluğunuz için kullanın. Pişmanlık dolu bir secde ile, hayallerinizde Rabbinize sarılın. Size bir sır vereyim; yeterince güçlü; çok yoğun hislerle hayal ederseniz ve çok isterseniz; gerçeğe açılan bir kapıyı aralarsınız. Hayal değil gerçek kabul edilir.
Elinizden gelmiyorsa; size Allah’ı sevdirecek dostlar; sohbetler bulun. Herkesin kalbine uyan bir ayna çıkarabilir Rab; kendini gösterecek. Nefret de, sevgi de, neşe de, hüzün de bulaşıcıdır. Siz Allah’ı seven, onun aşkı ile yanan mutlu insanlar bulun. Onların sevgisini ve saygısını kazanın. Güzel sözler ve minik hediyelerle sizin yanınızda hoş ve mutlu olmalarını sağlayın. Kalplerindeki hazineleri size döksünler.
Size sonsuzu kazanmaya davet edene koşun. Sizi dünyaya; boş ve iğreti olana, bir süre sonra zaten kaybedeceğiniz şeye çağıran sizi de kendini de aldatmaktadır. Hastalık, hüzün veya ölüm elinizde sandıklarınızı acımadan yere düşürecektir ve siz sonunda her yönden fakir kalacaksınız. Öyleyse baki olanı arayın. Yaşam bu güzel amaca feda etmeye değer. Çünkü bu yolculuk cevapları buldukça güzelleşir.
Bir adam dedi ki, “sonsuzluğun gerçekten var olduğunu bana biraz olsun ispatla, küçük bir ihtimal yada işaret bile olsa… sonsuzluk için değil 1 yıl; tüm ömrümü adamaya hazırım.” İşte değerli insan; aradığın binlerce işaret ve delil bu kitapta. Kimi çok güçlü, kimi sadece elması camdan ayıran sarraflar yani bilip anlayanlar için değerli. Ama dediği gibi; heyecan veren tek bir işaret bile yeter. Her şey ve hepsi muallak bile olsaydı. Tek bir işaret sonsuzluğun peşine düşmek için yeterlidir.
Not: Bu makale, Erdem Çetinkaya’nın “Mucizelerin Sesi” adlı kitabından alınmış bir bölümdür. Bu kitabı PDF formatında yada imzalı-basılı olarak edinmek için www.kutsalgizemler.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Böylece bu mucizelerin ve insanları birleştiren ilahi inancın dünyaya çeşitli dillerde, belgesellerle yayılması için yapılan harcamaları desteklemiş olursunuz.
SABİT NOT: Gece ve gündüz uzun yıllardır düşünüyorum, insanlık nasıl acılarından kurtulur? Şimdilik dünyayı cennete çevirecek, savaşları sona erdirecek bir gücümüz yok, bu doğru. Fakat dünyadaki cennete ulaşmanın daha kısa bir yolunu biliyorum. Bu yol iç dünyamızda Rabbin mucizelerine tanıklık ederek ilahi aşkı tatmak, dış dünyanızda ise sizi seven, yücelten gerçek dostlara, sevgi dolu bir aileye ve yeterli kazanca ulaşmaktır. Bunu nasıl başarabiliriz?
İçinizde olması gereken inancı; eğer buna hazırsanız; kanıtlarla dolu kitap ve belgesellerimle Allah’ın izniyle sizlere ulaştırabilirim. Güzel dostlar, güzel bir aile ve iş çevresi için ise benimle iletişime geçin ve kardeşlerim olun. Ben ve kardeşlerim samimi ve adanmış insanları bu güzel niyetler doğrultusunda birbirleri ile tanıştıracaktır inşallah. İşte içinizde inanç ve ilahi aşk, çevrenizde ise güzel kalpli sevgi dolu insanlar. Bu; dünyada ki cennettir.
Mucizeleri veren ve yıldızları yaratan Allah, yüce ismi ve dünya barışı için fedakarlık yapanları ise sonsuza dek süren cennetle müjdelemektedir.
Şimdi beni ekleyin;
Whatsapp; +903129996618
Instagram: erdemle.muhtesem.mucizeler
Youtube: Erdem Çetinkıyamet’a