THE PREVIOUS SOULS ARE PAIRED IN ONE BODY (2nd Book 15th Section)

Who is returning, who is entering heaven, and who is freed from the Earth cycle? This is written in the Qur’an in a way that is very clear.

Müminin Verse

99–100: Until, when death cometh unto one of them, he saith: My Lord! Send me back, That I may do right in that which I have left behind! But nay! It is but a word that he speaketh, and behind them is a barrier until the day when they are raised.

THOSE WHO BECOME CLEAR THAT THEY ARE IMPOSTORS CANNOT RETURN UNTIL THE DAY OF JUDGMENT.

If his time is really short, or if he has not met the messengers, the door to return will be opened.

Fatır

37: And they cry for help there, (saying): Our Lord! Release us; we will do right, not (the wrong) that we used to do. Did not We grant you a life long enough for who reflected to reflect therein? And the warner came unto you. Now taste (the flavour of your deeds), for evil-doers have no helper.

Madem uyarıcı ile yakinen muhattap olmak ve mesajını tastamam anlamak ve onu reddetmek cehenneme girmenin kuralıdır; bu durumda tüm insanlık tarihi boyunca bir peygamber gören kendisine uyarıcı gelmiş insan sayısı da çok az olacaktır. Dünyada ki kutsal metinler İbranice ve Arapça dışında yok gibi. Bu durumda çevirmenlere iman ve kulaktan duydukları ile sorumlu tutulacak insanların uyarıcıyı gördükleri söylenemez. Peki nasıl insanların neredeyse hepsi cehenneme düşüyor? Bu ancak insanlığın Mekke’den Anadoluya kadar uzanan peygamberler yolu üzerinde ki halkalardan birinde evvelden yaşamış olması ile mümkün olabilmektedir.

NEFİS ÖLENE DEK RUH DOLAŞIR

Ankebut 57

Bütün nefsler ölümü tadıcıdır. Sonra Bize döndürüleceksiniz.

Bakara 54

Ve Musa (a.s) kavmine: “Ey kavmim! Buzağıyı (ilâh) edinmenizle muhakkak ki siz, kendi nefslerinize zulmettiniz. Hemen Yaratıcınız’a tövbe edin. Artık nefslerinizi (kendinizi) öldürün. bu, Yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.” demişti. Böylece O, tövbenizi kabul buyurdu.Muhakkak ki O, O tövbeleri kabul eden ve Rahîm olandır.

Yusuf 53

“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.

Kişinin bedeni ölmekle ruhu – benlik bilinci ölmemektedir. Sadece serbest kalmakta ve berzah denilen bir engelin ardına çekilmektedir. Nefis ölümü tatttığında kötülük emretmez ve Rabbinden razı; hoşnut, huzur dolu ve tatmin bulmuş bir hale döner. (Nirvanaya ermek deyimini hatırlayınız) İşte o halini koruyarak bedenini teslim ederse derecesine göre ruhu Allah’ın katında yer alacaktır. Çünkü ayet “Ankebut 57: “Nefs ölümü tadar ve Rabbine döner” demektedir.

Mutmain olmuş nefs artık dünya azabını çekmez. O dereceye ulaştığı andan itibaren ilahi aşkla dolar. Onun acısı denizin üstünde ki köpük gibidir. İçinde acıdan eser bulunmaz ama ona bakan onu hep köpük görür.

İnsan ölünce nasıl kendine sıkıntı veren bedeninden kurtulursa; mutmain olan nefsde öldüğünde kendine sıkıntı veren yüklerinden arınır.

Fecr: 27-30

 Ey mutmain olan nefs!“Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!” kullarımın arasına gir.” Ve cennetime gir.

Rabbinden razı olmayı başaran nefis o an cennet haleti ruhiyesi içine girer. Kendinin yada başkalarının kulu, kölesi olmaktan kurulup, Allah’ın kulu olma sıfatını kazanır. İyilik sınırları içinde büyük bir özgürlüktür.  Sadece Allah’dan bekler, başka kimseden medet ummaz, gönlünü bağlamaz. Yalnız onun için çalışır. Ondan başka hiç bir şey için üzülmez ve korkmaz. O Allah için yaşayan, ondan razı ve ona gönüllü köle olan bir cennetlik olur. Bu onun dünyaya son girişidir. Vefatı ile birlikte geri dönmez.

Allah’ın da bir nefsi vardır. Kur’an da Allah nefsine yemin eder. Allah Teala’nın  nefsi tüm kötü sıfatlardan ezelden beri ali ve üstün olarak zuhur etmiştir. Yani Rabbin nefsi kötülüğü değil, yalnız iyiliği ve adaleti isteyecek bir halde kainata zuhur etmiştir. Ölümü gerçekleşecek olan nefsin ateş bedenidir. O ölünce yeni bir hayat bulur. Rab kainata olgunluğa ulaşmış ve kusursuz sıfatlarla tecelli etmiştir.

Nefsin yaşamı ateş gibi titreşmesi-hareket etmesi demektir. Arzu ettikçe ateş titrer ve kalp çeperini yakar. Bir şey hareket etmiyorsa onun için ölüdür denir. “Kalp durur, zihin durur” İşte bu nedenle onda hareket belirtisi görülmediğinde öldüğüne hükmedilir. İşte nefsin ölümü de böyledir. Onda dünyaya karşı bir istek çırpınış ve hareket kalmaz. Her şey bir olur. O sadece nefesin içinde ki sonsuz ışığı deneyimleyerek huzur ve mutluluk denizlerinde sonsuz bir zevk içindedir. Kalbinde ilahi güneş doğmuş olana dünyada ki insanlar baktıklarında kimi zaman, onu bazen bulut kimi zaman da yağmur görüp onun sırrına eremezler. Gölgeden başka şey göremezler. Allah en iyi bilendir.

NEFİSLER BİR VÜCUTTA EŞLEŞTİRİLİR

Biriktirip geliştirerek taşıyageldiğiniz bilgi ve deneyim yığını toplanır ve son bedeniniz (kıyameti gören yada haşrolan bedeniniz) üzerinde birleştirilir. Bu hem genetik yollu kalıtsal bilgi aktarımı yoluyla hem de bilinçte duyulan sesle birlikte yaşayanacak bir uyanış ile hafızada kayıtlı bilgilerin ortaya çıkması yoluyla belirir. Bu çok derin hipnozdan yada uykudan uyanışa benzemektedir. Kişi gerçeğin farkına varır ve çarpılıp düşmüşe döner. Korkunç bir şok yaşar. Çünkü insan defalarca aşağıların en aşağısına atılarak hiç bir şey bilmez bir hale getirilir.

Tekvir 7 8 9

Ve nefsler eşleştirildiği zaman.Ve diri olarak toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman. Hangi günah sebebi ile öldürüldü?

Geçmişinizde bir kız çocuğu olarak ölen birinin örneği veriliyor. O kıza soruluyor olgun bir halde uyanmışken; “Hangi günah neden oldu da öldürüldün?” Yani öldürülmesine neden olan şey bir günahtır. Günah Allah’ın kurallarını çiğnemektir.

Eğer bu soru kızı öldüren katile sorulsaydı. Hiç bir şeyden habersiz, açlık yaşamasın diye gömülen küçük kıza değil de onu gömen babasına sorulurdu; onu neden öldürdün? denirdi. Soru kızadır ve hangi GÜNAH öldürülmesine sebep oldu o kız bilecektir. Kız günahından ötürü öldürülmüş olsa da, babası zulmünün cezasını ayrıca çekecektir.

Bazıları ayette öldüren baba yerine bir şeyden habersiz olan kız çocuğuna “neden öldürüldün?” diye sorulmasının edebi bir sanat, olduğunu düşünsede; Allah açısındna bakıldığında; söz sanatları ile anlamı uzaklara taşımaması daha uygun görünmektedir. Hiç bir mahkeme de; daha aklını yeni kazanan ve toprağa gömülen bir kıza, “hangi günah seni bu hale düşürdü?” diye sorulmaz. Zahiren küçük kızda suç aranmayacağından, öldüren babaya sorulur. Demek ki bu dünyada baba suçluyken zulmü nedeniyle ve ceza haketmişken, evvelki hayattan gelen bir suçun da cezası burada çıkmış olmaktadır.

Bu konuda içimde ki şüpheleri daha sonra gözüme değen şu hadisler iyice giderdi;

“Çocukları diri olarak toprağa gömen de GÖMÜLEN DE ateştedir.” (Ebu Davud – Sünnet 18 / Kütüb-i Sitte Muhtasarı, İbrahim Canan C. 4, Sh. 373)

“Çocukları diri olarak toprağa gömen de GÖMÜLEN ÇOCUK DA CEHENNEMDEDİR. Gömen İslam’a yetişirse hariç”
(Müsned – Ahmed Bin Hanbel – C.3 Sh 478)

En iyisini Allah bilir.

RELATED POSTS

Leave Message