Kimler geri dönmekte, kimler cennete girmekte ve dünya döngüsünden kurtulmaktadır? Bu, Kuran’da çok da üstü kapalı olmayan bir şekilde yazılmıştır.
Müminin Suresi
99–100: Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında: “RABBİM! DER, BENİ GERİ GÖNDER;” “Ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş yapayım.” HAYIR! ONUN SÖYLEDİĞİ BU SÖZ LAFTAN İBARETTİR. ONLARIN GERİSİNDE İSE, YENİDEN DİRİLECEKLERİ GÜNE KADAR BİR ENGEL VARDIR.
SAHTEKÂR OLDUKLARI NETLEŞENLER KIYAMETE DEK GERİ DÖNEMEZ
Eğer süresi gerçekten azsa; yada elçilerle karşılaşmamışsa geri dönmenin kapısı açılacaktır.
Fatır
37: Onlar, orada şöyle feryat ederler: “Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, yapageldiklerimizden başka salih bir amel yapalım.” (Onlara): “SİZE DÜŞÜNECEK OLANIN DÜŞÜNECEĞİ KADAR BİR ÖMÜR VERMEDİK Mİ? Hem size uyarıcı da gelmişti. O halde azabı tadın. Çünkü zalimleri kurtaracak yoktur.”
Madem uyarıcı ile yakinen muhatap olmak ve mesajını tastamam anlamak ve onu reddetmek cehenneme girmenin kuralıdır; bu durumda tüm insanlık tarihi boyunca bir peygamber gören, kendisine uyarıcı gelmiş insan sayısı da çok az olacaktır. Dünyadaki kutsal metinler İbranice ve Arapça dışında yok gibi. Bu durumda çevirmenlere iman ve kulaktan duydukları ile sorumlu tutulacak insanların uyarıcıyı gördükleri söylenemez. Peki nasıl insanların neredeyse hepsi cehenneme düşüyor? Bu ancak insanlığın Mekke’den Anadoluya kadar uzanan peygamberler yolu üzerindeki halkalardan birinde evvelden yaşamış olması ile mümkün olabilmektedir.
NEFİS ÖLENE DEK RUH DOLAŞIR
Ankebut 57
Bütün nefsler ölümü tadıcıdır. Sonra Bize döndürüleceksiniz.
Bakara 54
Ve Musa (a.s) kavmine: “Ey kavmim! Buzağıyı (ilâh) edinmenizle muhakkak ki siz, kendi nefslerinize zulmettiniz. Hemen Yaratıcınız’a tövbe edin. Artık nefslerinizi (kendinizi) öldürün. bu, Yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.” demişti. Böylece O, tövbenizi kabul buyurdu.Muhakkak ki O, tövbeleri kabul eden ve Rahîm olandır.
Yusuf 53
“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.
Kişinin bedeni ölmekle ruhu – benlik bilinci ölmemektedir. Sadece serbest kalmakta ve berzah denilen bir engelin ardına çekilmektedir. Nefis ölümü tattığında kötülük emretmez ve Rabbinden razı; hoşnut, huzur dolu ve tatmin bulmuş bir hale döner. (Nirvanaya ermek deyimini hatırlayınız) İşte o halini koruyarak bedenini teslim ederse derecesine göre ruhu Allah’ın katında yer alacaktır. Çünkü ayet “Ankebut 57: “Nefis ölümü tadar ve Rabbine döner” demektedir.
Mutmain olmuş nefis artık dünya azabını çekmez. O dereceye ulaştığı andan itibaren ilahi aşkla dolar. Onun acısı denizin üstündeki köpük gibidir. İçinde acıdan eser bulunmaz ama ona bakan onu hep köpük görür.
İnsan ölünce nasıl kendine sıkıntı veren bedeninden kurtulursa; mutmain olan nefis de, öldüğünde kendine sıkıntı veren yüklerinden arınır.
Fecr: 27-30
Ey mutmain olan nefs!“Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!” kullarımın arasına gir.” Ve cennetime gir.
Rabbinden razı olmayı başaran nefis o an cennet haleti ruhiyesi içine girer. Kendinin yada başkalarının kulu, kölesi olmaktan kurulup, Allah’ın kulu olma sıfatını kazanır. İyilik sınırları içinde büyük bir özgürlüktür. Sadece Allah’dan bekler, başka kimseden medet ummaz, gönlünü bağlamaz. Yalnız onun için çalışır. Ondan başka hiç bir şey için üzülmez ve korkmaz. O Allah için yaşayan, ondan razı ve ona gönüllü köle olan bir cennetlik olur. Bu onun dünyaya son girişidir. Vefatı ile birlikte geri dönmez.
Allah’ın da bir nefsi vardır. Kur’an’da Allah, nefsine yemin eder. Allah Teala’nın nefsi, tüm kötü sıfatlardan ezelden beri âli ve üstün olarak zuhur etmiştir. Yani Rabbin nefsi kötülüğü değil, yalnız iyiliği ve adaleti isteyecek bir halde kainata zuhur etmiştir. Ölümü gerçekleşecek olan nefsin ateş bedenidir. O ölünce yeni bir hayat bulur. Rab kainata olgunluğa ulaşmış ve kusursuz sıfatlarla tecelli etmiştir.
Nefsin yaşamı “ateş gibi titreşmesi-hareket etmesi” demektir. Arzu ettikçe ateş titrer ve kalp çeperini yakar. Bir şey hareket etmiyorsa onun için ölüdür denir. “Kalp durur, zihin durur” İşte bu nedenle onda hareket belirtisi görülmediğinde öldüğüne hükmedilir. İşte nefsin ölümü de böyledir. Onda dünyaya karşı bir istek çırpınış ve hareket kalmaz. Her şey bir olur. O sadece nefesin içindeki sonsuz ışığı deneyimleyerek huzur ve mutluluk denizlerinde sonsuz bir zevk içindedir. Kalbinde ilahi güneş doğmuş olana dünyadaki insanlar baktıklarında kimi zaman, onu bazen bulut, kimi zaman da yağmur görüp onun sırrına eremezler. Gölgeden başka şey göremezler. Allah en iyi bilendir.
NEFİSLER BİR VÜCUTTA EŞLEŞTİRİLİR
Biriktirip geliştirerek taşıyageldiğiniz bilgi ve deneyim yığını toplanır ve son bedeniniz (kıyameti gören yada haşrolan bedeniniz) üzerinde birleştirilir. Bu hem genetik yollu kalıtsal bilgi aktarımı yoluyla hem de bilinçte duyulan sesle birlikte yaşanacak bir uyanış ile hafızada kayıtlı bilgilerin ortaya çıkması yoluyla belirir. Bu çok derin hipnozdan yada uykudan uyanışa benzemektedir. Kişi gerçeğin farkına varır ve çarpılıp düşmüşe döner. Korkunç bir şok yaşar. Çünkü insan defalarca aşağıların en aşağısına atılarak hiç bir şey bilmez bir hale getirilir.
Tekvir 7 8 9
Ve nefsler eşleştirildiği zaman.Ve diri olarak toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman. Hangi günah sebebi ile öldürüldü?
Geçmişinizde bir kız çocuğu olarak ölen birinin örneği veriliyor. O kıza soruluyor olgun bir halde uyanmışken; “Hangi günah neden oldu da öldürüldün?” Yani öldürülmesine neden olan şey bir günahtır. Günah Allah’ın kurallarını çiğnemektir.
Eğer bu soru kızı öldüren katile sorulsaydı. Hiç bir şeyden habersiz, açlık yaşamasın diye gömülen küçük kıza değil de onu gömen babasına sorulurdu; onu neden öldürdün? denirdi. Soru kızadır ve hangi GÜNAH öldürülmesine sebep oldu o kız bilecektir. Kız, günahından ötürü öldürülmüş olsa da, babası zulmünün cezasını ayrıca çekecektir.
Bazıları ayette öldüren baba yerine bir şeyden habersiz olan kız çocuğuna “neden öldürüldün?” diye sorulmasının edebi bir sanat olduğunu düşünse de; Allah açısından bakıldığında; söz sanatları ile anlamı uzaklara taşımaması daha uygun görünmektedir. Hiç bir mahkemede; daha aklını yeni kazanan ve toprağa gömülen bir kıza, “hangi günah seni bu hale düşürdü?” diye sorulmaz. Zahiren küçük kızda suç aranmayacağından, öldüren babaya sorulur. Demek ki, bu dünyada baba suçluyken zulmü nedeniyle ve ceza hak etmişken, evvelki hayattan gelen bir suçun da cezası burada çıkmış olmaktadır.
Bu konuda içimdeki şüpheleri daha sonra gözüme değen şu hadisler iyice giderdi;
“Çocukları diri olarak toprağa gömen de GÖMÜLEN DE ateştedir.” (Ebu Davud – Sünnet 18 / Kütüb-i Sitte Muhtasarı, İbrahim Canan C. 4, Sh. 373)
“Çocukları diri olarak toprağa gömen de GÖMÜLEN ÇOCUK DA CEHENNEMDEDİR. Gömen İslam’a yetişirse hariç”
(Müsned – Ahmed Bin Hanbel – C.3 Sh 478)
En iyisini Allah bilir.