Bir adamın hikayesi ilham olundu ki, o herkesin hikayesidir. Ve bu hikaye hiç bitmeyecek!
Adam, Tanrı’dan bir ses duymak için göğe bakıyordu. Melek ona baktı ve şöyle dedi “O şah damarından daha yakınım derken bu garip değil mi?”, Sonra adam Tanrı’yı görmek için dağlara çıktı. Melek ona baktı ve “nereye dönersem yüzüm orada demişken bu garip değil mi?
Melek adama acıdı ve kulağına fısıldadı. Etrafındaki ve ruhundaki büyük gürültüyü susturduğunda, onun sana bin yıldır seslendiğini göreceksin” Adam irkildi ve yalvarmaya başladı. Ey efendim ayaklarına kapanayım bana sırrı öğret daha çok anlat.
Melek ona acıdı ve “Sadece Rabbine tapın, her görünen O’nun yansıması olsa da; sen ‘Güneş’ diye Aya kucak açma.” Ve sözüne devam etti adamın göz yaşlarını ve 40 yıllık çilesini görüp. “Sen onu 40 yıldır, O da seni 40 yıldır, arıyor, neden ondan kaçıyorsun?” Adam “Kaçtığımın farkında değilim” Melek; “Aramak, kaçmaktır”, “Bulmayı dene”, onunla onu bulmuşcasına, içindeki sese kulak vererek konuş ve onu dinle, derinlerde karanlıkta kendini susturmayı dene. Çünkü o bir insanın sözünü asla kesmez.”
Adam bir koyu karanlık yer buldu öyle sessizdi ki. Kendine, beynine, ruhunun derinliklerini bir baktı “anılar, acılar, heyecan ve ümitler, hesaplar… İçi adeta bir çöplüktü” Geçmişini ve hatta kendi varlığını unutmaya yok etmeye ve sadece kendisini Yaratıp içine gizlenen ve Her yerde olan ilahın konuşmasına izin verecekti.
Sustu…! Hayalleri, sesi, düşünceleri tastamam sustu…! Arayıp duran beyni ve fikri titremeye başladı ama o yine de sustu onları bile görmezden geldi, unuttu! O an içinden bir coşku ve duygu denizi tüm benliğine doğru saçıldı. Kendini yok ettiği o anda gördü ki “O zaten ….’ydı.”
Eliyle dağları bir kenara atamıyordu evet, yada rüzgara yön veremiyordu. Ama bu oyunlara ne gerek vardı ki? Onları zaten düzeninde idame ettiren mükemmel bir idareci vardı. O, insanı ruhuna dost bir ruh olarak kendine benzer yaratmıştı.
Ve insan sonunda onu dinlemeye ve onun ilahi coşkusunu tatmaya başladı. O karanlıkta aydınlık, sürekli sonsuz bir mutluluk ve huzurla kaplıydı.” ( Erdem Ç. Meta)