Günümüzde Yahudilerin İsa’yı kabul etmediği gibi, müslümanlar dışında hiç kimse de Muhammed peygamberi doğru bir elçi olarak kabul etmez. İnsanların çoğu halk kültürü olarak gördüğü kültürel birikimin dışına çıkmak ve yeniye kucak açmak istemez. Çünkü gelenekler alışkanlıklara dönüşür ve kemikleşmiş alışkanlıkları yıkmak çok zordur.
Bu nedenle eleştirel gözle analiz eden dindar kişiler, yeni gelen elçileri reddetmek için ön yargı gözlüklerini takarak bahaneler ararlar. Yahudi ve hristiyanların Muhammed peygamberi ve kutsal kitabı olan Kuran’ı yalanlamak için en önemli argümanlarından biriside Tevrat içinde Mekke ve Kabe’ye dair net bir işaretin olmamasıydı.
Onlara göre, eğer Kabe Rabbin kutsal bir eviyse ve dünyada ki haccın merkezi olarak geleceğin dini merkezi haline gelecekse Tevrat’ta bahsedilmesi gerekirdi. Tevrat ve İncil’de Kabe’ye açık kanıt bulunmadığını savunan yahudiler, İslam’ı ve Kuran’ı uydurma bir din olarak sınıflandırır.
Oysa iş onların sandıkları gibi değildir. Şimdi size işlerin gerçek yüzünü anlatacağım. Önce Hacer’in oğlu İsmail ve Keturah’ın oğullarının neden ve nasıl Filistin’den gönderildiğini anlamalıyız.
Tevrat
Hacer’le İsmail Uzaklaştırılıyor
8- Çocuk büyüdü. Sütten kesildiği gün İbrahim büyük bir şölen verdi. 9- Ne var ki Sara, Mısırlı Hacer’in İbrahim’den olma oğlu İsmail’in alay ettiğini görünce, 10- İbrahim’e, “Bu cariyeyle oğlunu kov” dedi, “Bu cariyenin oğlu, oğlum İshak’ın mirasına ortak olmasın.” 11- Bu İbrahim’i çok üzdü, çünkü İsmail de öz oğluydu. 12- Ancak Tanrı İbrahim’e, “Oğlunla cariyen için üzülme” dedi, “Sara ne derse, onu yap. Çünkü senin soyun İshak’la sürecektir. 13- Cariyenin oğlundan da bir ulus yaratacağım, çünkü o da senin soyun.”
14- İbrahim sabah erkenden kalktı, biraz yiyecek, bir tulum da su hazırlayıp Hacer’in omuzuna attı, çocuğunu da verip onu gönderdi. Hacer Beer-Şeva Çölü’ne gitti, orada bir süre dolaştı. 15- Tulumdaki su tükenince, oğlunu bir çalının altına bıraktı. 16- Yaklaşık bir ok atımı uzaklaşıp, “Oğlumun ölümünü görmeyeyim” diyerek onun karşısına oturup hıçkıra hıçkıra ağladı.
17- Tanrı çocuğun sesini duydu. Tanrı’nın meleği göklerden Hacer’e, “Nen var, Hacer?” diye seslendi, “Korkma! Çünkü Tanrı çocuğun sesini duydu. 18- Kalk, oğlunu kaldır, elini tut. Onu büyük bir ulus yapacağım.” 19- Sonra Tanrı Hacer’in gözlerini açtı, Hacer bir kuyu gördü. Gidip tulumunu doldurdu, oğluna içirdi.
20- Çocuk büyürken Tanrı onunlaydı. Çocuk çölde yaşadı ve okçu oldu. 21- Paran Çölü’nde yaşarken annesi ona Mısırlı bir kadın aldı.”
Bu anlatımlardan anladığımıza göre, önce Beer Şeva çölüne ordan da Paran Çölüne göç ediyorlar. İbrahim ve ailesi göçebe bir hayatı benimsemiş ve kalıcı bir ev yapmak istememişlerdi. Pek çok şehir ve ülke gezen aynı zamanda büyük bir zenginliğinde sahibi olan İbrahim ailesi için sürekli yer değiştirmek oldukça normaldi.
KETURAH – KHANTURA (HAN-TURAN- TÜRK HAN’I (HAN’IM TÜKÇE’DE KADINA DENİR)
ÇOCUKLARIDA AYNI AKİBATE UĞRADI
Yaratılış 25
İbrahim bir kadınla daha evlendi. Kadının adı Ketura’ydı. 2 Ondan Zimran, Yokşan, Medan, Midyan, Yişbak, Şuah adlı çocukları oldu.
5 İbrahim sahip olduğu her şeyi İshak’a bıraktı. 6 Cariyelerinin oğullarına da armağanlar verdi. Kendisi sağken bu çocukları oğlu İshak’tan uzaklaştırıp doğuya gönderdi.
Süryani tarihçi Malatyalı Ebu’l Ferec’in bir eserinde İbrahim peygamberin Türk padişahının kızı Kantura ile evlendiği yazılmaktadır. Yine Kazanlı Mehmet Murad Remzi’nin Telfik’ül-ahbar eserinin 1908 Orenbourg baskısının birinci cildine göre Kantura ismi Han-ı Turan yani günümüz Türkçesiyle Turan hakanının bozulmuş şeklidir.[2]
Tevrat Yaratılış 25 bölümünde dikkat çekici bir ifade vardır. “İbrahim cariyelerinin çocuklarına hediyeler vermiştir. Oysa Hacer’de cariyesiydi ve onları biraz su ve azık haricinden hiç bir şey vermeden çöle yollamıştı.” Ancak anlaşılıyor ki, İbrahim, İsmail dahil tüm çocukları ile görüşerek kendi büyük zenginliğinden onlara bir çok hediyeler vererek onları uzaktan desteklemeye devam etmiştir. Aksi halde bu onları zillete, yoksulluğa hatta ölüme terketmek olurdu ki bu İbrahim gibi şerefli ve çokça övülen bir peygambere yakışmazdı. Görüyoruz ki İsmail’de kısa sürede Kuzey Arabistan’da sayısız çocukları ve torunları olan güçlü bir peygambere dönüşmüştü.
İbrahim’in çocukları ile ilişkisini asla kesmediği ve hep bir iletişim içinde bulunduğu şu Tevrat cümlesinden açıkça anlaşılır;
Tevrat 25
7 İbrahim yüz yetmiş beş yıl yaşadı. Ömrü bu kadardı. 8 Kocamış, yaşama doymuş, iyice yaşlanmış olarak son soluğunu verdi. Ölüp atalarına kavuştu. 9 Oğulları İshak’la İsmail onu Hititli Sohar oğlu Efron’un tarlasında Mamre’ye yakın Makpela Mağarası’na gömdüler.
İsmail peygamber çölde uzaklarda yaşamasına rağmen babasının daha hastalanırken yanında beklemiş ve vefat ettiğinde hazır bulunarak onu kardeşiyle gömmüştür. Arap çöllerinden Filistin’e bir kaç gün içinde haber alıp gitmek imkansız olduğundan İsmail’in daha babası hastalanmışken haber alıp yanında beklediğini düşünmek doğrudur. Yani Tevrat’ta açıkça anlatılmayan ama İbrahim ve İsmail arasında gizlice süregelen yoğun bir ilişki ve haberleşme söz konusudur. Ancak bu detaylar Tevrat’ta yazmadığı gibi kardeşlerden de gizli tutulmuş ve hiç bir detay verilmemiştir. Acaba Tevrat neden İsmail ile İbrahim’in ilişkisini neden gizlemek istedi. Hani o terkedilmişti?
Bu ilişkinin detayları İsmail soyundan gelen bir peygamber olan Muhammed’in (Ona selam olsun) kutsal kitabında yazılıdır.
Kur’an Hac 26-27: “Bir zamanlar İbrahim’e evin yerini göstererek; “Bana hiçbir şeyi ortak koşma. Evimi tavaf edenler, kaim olanlar, rükû edenler, secde edenler için arındır.” demiştik. İnsanları Hacca çağır. Gerek yaya gerek her türlü binek üzerinde, uzak yakın her yerden sana gelsinler.”
Bakara 127: İbrâhim, İsmâil’le birlikte Beytullah’ın temelleri üzerine duvarlarını yükseltirken şöyle dua ediyorlardı: “Rabbimiz, bizden bunu kabul buyur. Şüphesiz sen işiten ve bilensin.”
Yani anlıyoruz ki; Hz İbrahim Arabistan çöllerine gönderdiği İsmail ile kutsal ev Kabe’yi bulmak için yolcuğuluğa çıkmış ve onu bulup yeniden inşa etmişlerdir. Ama ne bu olay ne de İsmail soyundan gelenlerin yerleri ve gelecekteki konumları Tevrat’ta anlatılmamıştır.
KUTSAL TOPRAKLAR ANCAK VE ANCAK BU 3 SOYUN YÖNETİMİNDE KALMIŞTIR
Rabbin halklarına kızgın olduğu kısa dönemler hariç kutsal şehir Filistin sırayla bu 3 kadının soyu tarafından korunmuş, tek ve aynı olan yüce ilaha ibadet edilmiş, 3 soyda Tevrat’ı kabul etmiş ve kurban kesmiştir.
Sare çocukları: Yahudiler MÖ-2000 – Ms. 80 Yaklaşık 2080 yıl
Hacer çocukları: İsmaili Araplar: MS 637-1077 Yaklaşık 350 yıl
Khantura çocukları: 1077-1948 Türkler Yaklaşık 871 yıl
1948-2022: İsmail ve İshak soyunun ortak hakimiyeti.
Sayılan yıllar arasında genel hakimiyeti bu milletler sağlayarak aynı yüce ilaha, İbrahim’in ilahına Kudüs’te ibadet edildi. İşte Rabbin İbrahim’in ister cariyeden olsun, ister İbrahim’in üvey kardeşi olan Sara’dan gelen soyca yakın çocukları olsun Rab hepsine uygun gördüğü sırayla Kudüs’ün hakimiyetini vermiş ve büyük bir devlet nasip etmiştir. Khantura’nın çocukları doğuya gitmiş ve doğudan gelen Khan-Turan ordusu Kudüs’ü ele geçirmiştir.
Rab Khantura çocuklarına söz vermişsede bu Tevrat’ta açıkça yer almıyor ama muhakkak Rab onları da kutsamaktadır, çünkü onlarda dostu ve sevgili kulu olan İbrahim’in soyudur.
İSMAİL’İN YAŞAM ÖYKÜSÜNE VE NEDEN GİZLENDİKLERİNE GERİ DÖNELİM
Rab, aynı İshak soyu gibi, İsmail soyunu da büyük bir ulus yapacağını ve tüm dünyanın bu iki ulus aracılığı ile kutsanacağını ilan etmiştir. Öyleyse yahudilere ve hristiyanlara sormak gerekir; Arap yarımadasında göçebe yaşadığı Tevrat’ta açıkça yazan İsmail’in soyundan gelen Arabistan’da yaşayan büyük ulusu ve kutsanmış önderi kimdir? O ulusun İbrahim’in dinini yayan lideri ve büyük peygamberi kimdir? Kim sevdirmiştir milyarlarca insana İbrahim’in ve tüm elçilerin ismini? Kim Tevrat’ı kutsal saydırmıştır? Kim Kudüs’ü kafirlerden alarak oraya temiz ve düzgün bir ibadethane kurulmasına sebep olmuştur. Hiç şüphe yok ki Rab vaadini çok güçlü ve görkemli şekilde yerine getirmiş, İshakoğullarının kuramadığı büyük devletleri İsmail soyundan gelen Muhammed peygamberin askerlerine hediye etmiştir. Hatta Yahudilerin en büyük düşmanı olan ve hiç bir zaman galip gelemedikleri Roma imparatorluğunu zayıflatıp yıkan sırayla İsmaili ve Turani devletlerdir.
Yaratılış 28
14 Yeryüzünün tozu kadar sayısız bir soya sahip olacaksın. Doğuya, batıya, kuzeye, güneye doğru yayılacaksınız. Yeryüzündeki bütün halklar sen ve soyun aracılığıyla kutsanacak.
Tevrat’ı dosdoğru ve şaşmaz bir kitap olarak indiren yüce Allah YAHUU ne büyüktür.
İsmail peygamberin Paran çölüne yerleştiğini buranında Mısır’ın doğusu olan Kuzey Arabistan olarak Tevrat’ta tarif edildiğini görmüştük. Rabbin yüceliğinin yine Arabistan’dan en görkemli haline geleceği yazılıdır. Sina dağı Yahudileri (İshak oğullarını), Sair (İsa peygamberin zeytin dağını) simgelerken, Paran Çölü ise Arabistan’ı simgeler.
PARAN’A ATIF
Tesniye, Bâb 33, Ayet: 2: “Rab, Sina’dan geldi ve onlara Sâir’den doğdu; Paran dağlarında parladı ve mukaddeslerin on binleri içinden geldi. Onlar için sağında ateşli ferman vardı.”
Tevrat’ta ve Kuran’da Baka vadisi
Kuran’da BEKKA – BEKA VADİSİ
Ali İmran suresi 96: “Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev, Bekke’deki (Bakaa olarakta okunabilir) (Kabe)’dir.”
Tevrat’ın Mezmurlar kitabında ise, Baka vadisinde olan bir Tanrı’nın evi (Beytullah) övülür, hac yeri olduğu ve sonradan oranın pınar başına çevrildiği yazılıdır.
Mez.84: 1 Ey Her Şeye Egemen RAB, Ne kadar severim konutunu!
Mez.84: 2 Canım senin avlularını özlüyor, İçim çekiyor, Yüreğim, bütün varlığım Sana, yaşayan Tanrı’ya sevinçle haykırıyor.
Mez.84: 3 Kuşlar bile bir yuva, Kırlangıç, yavrularını koyacak bir yer buldu Senin sunaklarının yanında, Ey Her Şeye Egemen RAB, Kralım ve Tanrım!
Mez.84: 4 Ne mutlu senin evinde oturanlara, Seni sürekli överler! (Baka vadisindeki İsmail taraftarları Rabbi sürekli öven dindar insanlar)
Mez.84: 5 Ne mutlu gücünü senden alan insana! Aklı hep Siyon’u ziyaret etmekte. (Baka Vadisindekilerde Zion’u ziyaret etmek istiyorlar)
Mez.84: 6 Baka Vadisi’nden geçerken, Pınar başına çevirirler orayı, İlk yağmurlar orayı berekete boğar. (Kabe ve Mekke konum olarak Baka vadisinin güneyindedir ve kuzeye hacca giderlerken Baka vadisinden geçerler. Eğer kasdedilen Filistinde yaşayan yahudilerin Süleyman tapınağını hacları olsaydı, onların Baka vadisinden geçmesine gerek kalmazdı. Çünkü Baka vadisi Filistinden çok uzakta Arabistan yarımadasında bir çölün adıdır. Ayrıca Hacer validemizle ortaya çıkan ZemZem isimli ünlü pınar, tüm zamanların en kalabalık ve ünlü pınar başı olsa gerektir.)
Mez.84: 7 Gittikçe güçlenir, Siyon’da Tanrı’nın huzuruna çıkarlar. (Yol boyunca kendi ruhlarını güçlendirerek Siyon’a yani Filistin’e kadar gelirler)
Mez.84: 8 Ya RAB, Her Şeye Egemen Tanrı, duamı dinle, Kulak ver, ey Yakup’un Tanrısı!
Mez.84: 9 Ey Tanrı, kalkanımıza bak, Meshettiğin krala lütfet!
Mez.84: 10 Senin avlularında bir gün, Başka yerdeki bin günden iyidir; Kötülerin çadırında yaşamaktansa, Tanrım’ın evinin eşiğinde durmayı yeğlerim.
MISIR’IN DOĞUSUNA (ARABİSTAN’A) YERLEŞEN İSMAİLİ HALKI
18 İsmailoğulları Aşur’a doğru giderken Mısır sınırı yakınında, Havila ile Şur arasındaki bölgeye yerleştiler. Kardeşlerinin yaşadığı yerin doğusuna yerleşmişlerdi. (İsmail soyu o zamanlar Anadolu’nun güneyinde bulunan Asur’a giderken kuzeye doğru ilerlemiş ve Mısır’ın doğusunda ki bir bölgeye yerleşmeye karar vermişler. Neden Arabistan’ı terkederek Anadoluya gitmek istediklerine dair bir açıklama yapılmamış. Ancak bu türden büyük göçler ancak düşman tehdidi ile gerçek olabilir. Yakında ticaret ve üretim yapabilecekleri bir çok şehir varken Anadolu’ya gitmek istemeleri düşündürücüdür.
Yahudi ansiklopedisinde Baka vadisi
Yahudi ansiklopedisinde (The Jewish Encylopedia) Baka vadisi şöyle açıklanır:
“Baka vadisi: Mezmurlar LXXXIV’de bahsedilen bir vadi: Hacıların vadiyi kuyular diyarına dönüştürdüğü söylendiği için, eski bir tercüman Baka’ya “ağlama vadisi” anlamını verdi; ancak daha ziyade suyu olmayan herhangi bir vadiyi ifade eder. Bu ikinci görüşe destek, II Samuel V: 23 vd .; I Chronicles XIV: 14 ve devamı, burada aynı kelimenin çoğul hali var.
Yani Yahudi kaynaklarında bile Baka’nın Arap ismi olduğu Arapça kelimeden geldiği belirtilir.
TARİHSEL KAYITLAR
Ayrıca Mekke’nin antik Yunan’da Makoraba olarak tanındığını ve antik Yunanlı Ptolemy’nin Mekke’nin yerini Makoraba olarak çizdiğini ve M-k-r-b kelimesinin “tapınak” anlamına geldiğini yabancı tarihçi akademisyenler üzerinde konsensüs kurarak bildiriyorlar. İlgili makale linki (İngilizce) Bu da Mekke’nin eskiden beri Hac yeri olduğunu gösteriyor.
DAVUD PEYGAMBER GÜNEYE DOĞRU (BAKA VADİSİ TARAFINA) NAMAZ KILIYOR
I. Samuel 20
Davut Rama’nın Nayot Mahallesi’nden kaçtıktan sonra Yonatan’a gitti. Ona, “Ne yaptım? Suçum ne?” diye sordu, “Babana karşı ne günah işledim ki, beni öldürmek istiyor?”… 41 Uşak gider gitmez, Davut taşın güney tarafından ayağa kalktı ve yüzüstü yere kapanarak üç kez eğildi. İki arkadaş birbirlerini öpüp ağladılar; ancak Davut daha çok ağladı.
(Nayot Mahallesi kutsal mabed alanının batısında yer alır. Davut peygamber zamanında tapınak yoktu ama kutsal alan, Zion Dağı ve sunak çadırı yine eski tapınağın yanındaydı. Güney’de ise atalarının Hac yeri olan Bekaa vadisi vardı)
ALLAH NEDEN KABE’nin VE İSMAİL’iN TAM YERİNİ AÇIKLAMADI ?
Evet, gerekli ön bilgileri verdim. Artık tüm bu makalenin konusu olan soruya cevap verme zamanı geldi. Bu yeni bir yorumdur.
Yahudilerde tüm toplumlara üstün ve yönetici olma arzusu diğer milletlerden daha şiddetlidir. Özetle Yahudiler arasında kardeş çatışması çok çetin geçiyordu ve cinayet işlenmesi yüksek bir olasılık haline geliyordu.
Yusuf peygamberde babası tarafından çok sevilince kardeşleri onu öldürmek istemişti. Yusuf peygamberin babası Yakup, onunda babası İshak’tır. İshak’ın annesi ise Sare’dir. Sare adeta Hacer ve İsmail’i adeta öldürmek istemiş ve onların çölde terkedilmesi istemişti. Allah’ta İbrahim’e Sara ne diyorsa yap diye emretmişti. Eğer bunu yapmasaydı, Yusuf peygamber ve kardeşleri örneğinde ki gibi muhtemelen kardeşler birbirini öldürebilir yada çatışabilirdi. Zaten oğlu İshak’ın oğullarıda birbirine peygamberlik ve miras kavgası nedeniyle düşman olmuşlar ve büyüğü Esav küçüğünü yani Yakup peygamberi öldürmek istemiştir. Bu durumda Yakup başka diyarlara kaçmıştır. Bu olay onlarında oğullarında yusuf ve kardeşlerinde tekerrür eder. Çünkü onlar diğer çocukları haksızca gibi sürmüştü. Temizlenmeyen günahlar ilerde yeniden alt soylarda canlanacağı için İsmail’in , Yakup’un ve Yusuf’un da çöle gönderilmesi ile İshak’ın soyunda büyük bir trajedi olarak ortaya çıkmıştı.
Böylece Allah bir kargaşayı önledi ama bunuda tarihe not düştü. Artık yahudilerin kendilerine rakip bir millet olacak olan İsmail neslini yok etmemesi için yerlerinin gizlenmesi gerekiyordu. Onların koruyucusu Allah olacaktı. Açıkça Allah İsmail soyunu da büyük bir millet yapacağını söylemişti, aynı İsrail oğulları gibi. Bu durumda İsrail oğullarının zaafa düşüp Rabbin sevgisinden uzaklaştıkları bir dönemde Allah onların kardeşlerini sahaya sürecek ve dinini İshak soyu ile değil İsmail soyu ile gerçekleştirmeye devam edecekti. İşte bu durum İsmail soyunun sağlığı ve düşmanlığı körüklememek için Rab tarafından gizlendi. Onlar sadece güvenli bir yerde beklemeye alındılar.
Yinede seçkin peygamberlerin ve sadıkların gizlice güneye hac ettiği oluyor ve Beka vadisi tarafında bir hac evinin varlığından Tevrat’ta üzeri kapalı söz ediliyordu. Onlar İsrailoğullarının gelecekteki rakipleri idi. Gerçektende onlar büyük bir ulus olunca ve onlara da Rabbin gücü gelince, Yahudiler onlara düşman oldu. Muhammed peygamberi sahte peygamber ilan ettiler, öldürmek istediler. Savaştılar ve bölgedeki yahudilerin hemen hepsi İsmaili peygamber Muhammed ve taraftarları tarafından topluca öldürüldü. Ardından yahudilere ait olan toprakların tümü Roma’ya kadar İsmail soyundan gelen peygamberin devletine verildi. Kudüs’te ve kutsal tapınağın yerinde, 1500 sene boyunca, İsmail soyunun hakimiyeti gerçek oldu. Artık kutsal bölgede aynı yüce İlaha yahudiler değil müslümanlar tapacak ve kurban kesecekti. Bu iki kardeş milletten hangisi üstün olursa kutsal topraklara onlar hakim olacaktır.
Bu olaylar gerçekleşirken 2. tapınak çoktan yıkılmış, yahudiler lanetlenerek tüm dünyaya dağıtılmış ve vardıkları her yerde eziyet görmekteydiler. Ta ki bu yüzyıla kadar.
Arapların ve Yahudilerin ortak atalarının DNA yoluyla tespiti
Yahudilerin ve Arapların gerçekten aynı atadan mı geldikleri genetik (moleküler) saat tespiti yöntemleriyle araştırıldı ve çalışmanın sonuçları Dünya’nın en saygın bilimsel dergisi olan Nature’da 2010 yılında yayınlandı.
Bu çalışmada erkeklerde bulunan Y kromozomu kullanıldı. Arap erkeklerinden ve İsrailli erkeklerden alınan DNA örnekleri üzerinde Y kromozomları analiz edildi. DNA’mız sürekli mutasyon geçirdiği için sürekli eski atalarımızdan farklılaşırız. İşte genetik saat hesaplamalarıyla insanlar arasındaki farklı mutasyonlar tespit ediliyor ve bu insanların en uzaktaki ortak ataları bu şekilde hesaplanmış oluyor.
Araplar ve Yahudilerin ortak atası da 4300±500 yıl olarak hesaplandı. Yani ortalama 4300 yıl önce yaşamış bir adamın soyundan geldikleri bu çalışma ile gösterildi. Hata payı 500 yıl olarak verildi. Yani ortalama olarak 4300 yıl önce veya en geniş sınırlar olarak 3800-4800 yılları arasında yaşamış bir ortak ata, Arapların ve İsraillilerin ortak babasıdır. Aşağıda kaynakları ve ekran görüntüleri verilmiştir.
Daha önce 2000 yılında yapılmış bir genetik araştırması da Yahudilerin ve Arapların ortak atadan geldiğini göstermişti, fakat açık bir tarih verilmemişti. Aşağıda kaynakları ve ekran görüntüleri verilmiştir.
Makale linki: https://www.nature.com/articles/npre.2010.4206.1
Link: https://www.sciencedaily.com/releases/2000/05/000509003653.htm
https://www.sciencemag.org/news/2000/10/jews-and-arabs-share-recent-ancestry
TÜM ARAP HALKI VE MUHAMMED PEYGAMBER KENDİSİNİN İSMAİL SOYUNDAN OLDUĞUNU KABUL EDİYORDU
Muhammed peygamber günümüze ulaşan bir sözünde şöyle söylediği rivayet edilir.
“Allah İbrahim’in çocuklarından İsmail’i seçti, İsmail’in çocuklarından Benu Kinane’yi seçti, Benu Kinane’den Kureyş’i seçti, Kureyş’ten Benu Haşim’i seçti, Beni de Benu Haşim’den seçti.”(Müslim, Fedail, 1)
Yani hem Tevrat’tan gelen deliller, hem de Allah’ın İsmail soyuna vaat ettiği kutsanma ve büyük bir devlet-ulus olma sözü ancak tarihte Muhammed peygamber ile gerçekleşmiştir. (ona selam olsun). Bizzat kendisi ve birlikte yaşadığı halkı da bu duruma şahitlik etmişlerdir.
SONSÖZ
Tüm bu kanıtlar gösteriyor ki; Tevrat’ta büyük bir ulus yapılacağı ve İbrahim peygamberin dinini dünyaya yayacak diğer ulus İsmaili Araplartır. Yeryüzünde ve tarihte İsmail soyundan gelecek seçkin soy ve peygamberlerine ilişki Hz Muhammed’den başka tek bir kişi yoktur. Dünyaya İbrani dinlerin tanıtımında ve yayılmasında en büyük katkı İsmail’den gelen Araplara aittir. Bu nedenle Yahudiler ve Hıristiyanlar, arabistan’dan doğan bu inanç güneşini Allah’In bir mucizesi gibi görmeli ve Muhammed peygamberin kutsallığını kabul etmelidirler. Muhammed Tevrat ve İncil’i aynen tasdik ettiğini bildirir ve Kuran aracılığı ile onları tefsir eder. Kuran pek çok bilimsel mucizeye sahip olduğu gibi aynı zamanda Kabe’de dünyanın altın oran oran noktasıdır. Tüm bu mucizeler ve Rabbin yüce vaadi kesin olarak göstermektedir ki, Hz Muhammed kendindne evvelki İbrahim soyunu kutsamış büyük bir peygamberdir.