Hem Yahudilikte, hem Hristiyanlıkta hem de İslam dininde cennet bu dünya üzerindedir.
Ek olarak; Kuran’a göre yeryüzünde yer alan cennet, gökyüzüne uzanan bazı kuleler, uçan evler (gurfeler), gök kapıları ile ulaşılabilen başka yerlerle genişlemektedir.
Yahudiliğin cennetinde de asla gece olmuyor, hep aydınlık. Hatta güneş 49 kere daha parlak ve bütün hastaları iyileştiriyor. Her yerde 90 bin çeşit bitki kokusu var, “olamhaba”dakileri sarhoş ediyor. 70 bin hizmetkar melek, bülbül sesleriyle devamlı şarkı söylüyor. Herkesin etrafından süt, bal ve şarap akan, altından, asmalı bir tahtı var. Görkemli şölenler de cabası… Bu baştan çıkarıcı dünyada yine de cinsellikten bahsedilmiyor. Tevrat’ın Eyüp bölümünde yer alan ifadelerden cehennemin ise derin bir çukur ve zifiri karanlık bir yer olduğu, kargaşa ve kaosun yaşandığı, cesetleri kemiren kurtların bulunduğu anlaşılıyor.
TEVRAT’TAKİ CENNET ANADOLU’DAYDI
8 RAB Tanrı doğuda, Aden’de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem’i oraya koydu.
9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacı ile iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.
10 Aden’den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu.
11 İlk ırmağın adı Pişon’dur. Altın kaynakları olan Havila sınırları boyunca akar.
12 Orada iyi altın, reçine ve oniks bulunur.
13 İkinci ırmağın adı Gihon’dur. Kûş sınırları boyunca akar.
14 Üçüncü ırmağın adı Dicle’dir. Asur’un doğusundan akar. Dördüncü ırmak ise Fırat’tır.
15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem’i oraya koydu.
Tevrattaki dört nehirden Gihon ve Pison ırmaklarını Seyhan ve Ceyhan ırmakları olarak yorumlamaktadır. Atatürk zamanında hazırlanan Güneş-Dil teorisi ders notlarına dayanarak Irk, millet ve dil konularını inceleyen bir yazıda Dicle ve Fırat’ın dışındaki Gihon ve Pişon nehirlerini Seyhan ve Ceyhan ırmakları olarak tanımlamaktadır.
Seyh-an ceyh-an / giş on – piş-on
5000 yıl önce Sümer ve Akad metinlerinde Dicle ve Fırat arasına “Subartu” denirdi, anlamı “iki ırmak arası” idi ve buraya yerleşmiş halka da “Subaru” denirdi. Yukarı Dicle boylarının ilk medeni halkı Subaru’lardan sayılan Hurrilerdir.
Tevrat’ın cennetin yerini anlatan ayetlerini incelersek; Rab kendi bulunduğu konuma göre yakın ama doğuda kalan bir yere cennet isimli çok büyük bir bahçe dikmiştir. Bu bahçeden 4 ırmak doğar; Fırat, Dicle, Seyhan, Ceyhan. Bu durumda Rabbin eski çağlarda yeryüzüne kurduğu tahtının bulunduğu cennetin yanındaki yer İç Anadolu – Ege Havzasına karşılık gelmektedir.
YUNAN MİTOLOJİSİNDE TANRININ KRALLIĞI EGE’DEYDİ
Mitoloji tarihinde Afrodit’in Anadolu’da bir çok tapınağı bulunmuştur. Dionysos tüm Anadoluyu dolaşmıştır. Geçmişte pek çok sözde Yunan Mitoloji tanrısı Anadolu’nun ortalarından Ege Denizine, oradan da yine 40. enlemde yer alan Olimpos Dağına kadar uzanan bir hatta doğmuş, yaşamış ve ölmüştür.
Mitoloji tarihine göre her bir tanrı aslında mutlak Tanrı’nın yeryüzünün idaresini bıraktığı meleklerdi. Kimi denizlerden, kimi üremeden, kimi rüzgarlardan sorumluydu ve yeryüzündeki dengeden sorumluydular. Rab onlara hizmetlerinin karşılığı olarak yeryüzündeki her şeyden ve her canlıdan faydalanma imkanını vermişti. Onların insanlara dini anlatmak gibi bir görevi yoktu, peygamber değildiler. Görevlerini yapıp zevk-ü sefa içinde yaşadılar. Mutlak yaratıcı Namma yani Allah; Rahman sıfatına bürünüp yeryüzüne geldiğinde onların halini beğenmemiş olacak ki; köleleştirdikleri ve oyuncak ettikleri insanoğlundan birini yeryüzünün yeni halifesi seçmeye karar verdi. Melekleri insanlara saygı göstermeye zorladı. Onların insanlara görünmesini ve onları kullanmasını yasakladı. Bir kısmı isyan etti. Hikayenin gerisini tüm incelikleri ile size farklı bir bölümde anlattım.
KUR’AN, CENNETİN ANADOLU’DA OLDUĞU BİLGİSİNİ DESTEKLER
Kur’an’da cennetin çoğunluk için yeryüzüne kurulacağı şu ayette net olarak ifade edilmiştir.
İlginçtir ki; 39:73 yüzdelik enlem değerleri yine Ankara’dadır. Bir derece 60 dakika olduğundan bunu 40:13 olarak ele alırsanız Bağder-Nalıhan sınırlar içinde olursunuz. Bu bölgede Karadeniz ormanları başlar. Yani tüm işaretler bize İç Anadolu, Bağder’den başlayan ve Olimpos’a kadar uzanan bir Tanrı Krallığından bahsetmektedir.
Zümer 39:73-74
Rablerinden korkanlar da bölük bölük cennete sevk olunurlar. Oraya geldikleri ve kapıları açıldığı zaman, bekçileri onlara der ki: Selam size, hoş geldiniz. Artık ebediyyen kalmak üzere cennete girin. Onlar da şöyle derler: “Verdiği sözde bize sadık olan ve cennetin dilediğimiz yerinde yerleşelim diye yeryüzünü bize miras bırakan Allah’a hamd olsun. İyi amel sahiplerinin mükâfatı ne güzeldir!”
RAHMAN: 50
İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.
NİSA:57
İman edip salih ameller işleyenleri ise, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî olarak kalacaklar. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız. ()
Hadisler Tevrat’ı Doğrulayıcı Nitelik Taşır
Ahmed bin Hanbel`in Müsned`deki hadis de şöyledir:
“Dört nehir cennetten fışkırmıştır: Fırat, Nil, Seyhan, Ceyhan.” Fahrüddin er-Raz”,
Mü`minûn Suresi`nin 20. ayetinin açıklamasında İbn Abbas`tan (r.a.) şu bilgiyi aktarır:
“Cenab-ı Hak cennetten beş nehir indirmiştir: Seyhan, Ceyhan, Dicle, Fırat ve Nil.”